EKONOMİK MESELELERE DAİR

Genel seçimlere değin ekonominin nasıl düzeleceği ve bununla beraber hanehalkının refahının nasıl düzeltileceğine kafa yoracağız gibi. Neden? Çünkü, bir toplumda ekonomik büyüme ve genişleme toplumun tümüne adilanece yansıtılamaz ise böyle toplumlar açlık-tokluk sarkacında gidip gelir.

Yakın zaman açısından bakıldığında da, ekonominin “pozitif” olarak düzeleceğine yönelik sinyal de yok gibi. Her gün bakıyorum da ekonomi otoritelerinden olumlu beyanatlar ikrar edilmekte. Efendim, yabancıların ülkemize olan olumlu bakış açıları artarak devam ediyormuş. Daha önce de mütemadiyen yazdım/söyleniyor: Ülkemize yönlendirilen yabancı sermayenin, ülkemizdeki amacının ne olduğu, bizlerin bu yönlendirilen fon hakkındaki yorumlarımızı ya olumlu ya da olumsuz kılar. Borsada veya diğer reel olmayan yerlerde paradan para kazanma saikiyle ülkemiz ekonomisine şırınga edilen el parasından, bizlere hayır gelmez.

Tasarruf ile yatıp kalkmaktayız. Tasarruf öncelikleri belirlenmekte. Ekonomi Bakanı Sayın Mehmet Şimşek, kamuda tasarruf tedbirlerini açıkladı. Kamu harcamaları ve kamunun gelir ve gider dengeleri veçhesinden rasyonalitenin mihenk taşı olarak gözetilmemesinin faturasını işte bugünlerde fazlasıyla ödüyoruz. Bakıyorsunuz, tasarruf önlemlerinde yine başı çekecek kesim, dar gelirliler, zar zor geçinen kitleler oluyor. Düşük gelirlerle hayatını idame etmeye çalışan memurların lojman ve servislerinden kesintiler yapılarak bir ülkenin maliyesi, durumu düzeltecekse, vah ki ne vah!

Türkiye’de anayasa tartışmasından önce en önemli mesele, işsizlik, istihdam ve makroekonominin diğer alt başlıklarıdır. Her şeyden önce vergi ve vergi politikalarında düzenlenmeye gidilmesi, dar gelirlinin alımgücünün artırılması, hanehalklarının bütçelerinin yaşanan iktisadî buhranlardan en az etkilenmesinin sağlanabilmesi için kanımca seferberlik tesis edilse, yeridir. Zaten bugünlerde “vergi politikalarına” ve “çok kazanandan çok vergi, az kazanandan az vergi alınmasına” yönelik çağrılar yükselmekte. Ne ki muhataplarında acaba olması gereken bilinci ve tesiri oluşturabilmekte mi, pek zannetmiyorum. Toplumsal barış ve özlenen birlikte yaşam ideali, ancak tüm toplumsal kesimlerin âli çıkarları bir devlet politikası güdülerek tesis edilebilir.

BELEDİYELER

EKONOMİ