EKONOMİK RASYONALİZM VE GELECEK KAYGISI!

2022 senesi için tüm beklentilerimiz daha müreffeh bir ekonomik toplum olmak üzerine…

Vatandaşlar…

Uyandıklarında…

Bir yandan, tv ekranından doları, avroyu ve altını göz ucuyla süzüyor…

Öte yandan…

Devlet ricalinin en tepe noktalarından gelecek müjdeli haberlere…

Kilitlenmiş bir vaziyette “durumu idare ediyorlar”.

Aslında…

Benzer şeyler üzerinde duruyoruz ama nafile…

Değişen bir şey yok. Bizim gibi ekonomisini tam anlamıyla rayına oturtamamış ülkelerde, reel ekonominin “ana belirleyicisi” olmayacak faktörler; mesela dolar, avro vb. kıymet ölçen araçlar, o memleketin insanların çenesini yorduğu gibi gözlerini de bitkin düşürür.

Hâlbuki burada mesele, ne ürettiğimiz olması gerekmez mi? Ne üretiyoruz, kime üretiyoruz, nasıl üretiyoruz?

Hâlen uluslararası arenada herkesin önünde saygıyla eğildiği bir milli markamız yok! Bugün emperyalizme karşı cephede göğüs göğüse çarpışabilirsin… Ya sonrası?

Kültür emperyalizmine karşı elde ne var?

Ekonomik emperyalizme karşı elde ne var?

Senelerdir iyi-kötü ekonomi lokomotifi, ülkemizi belirli bir noktaya kadar çekti.

Ama, artık bilgi toplumlarının çağını idrak ettiğimiz dönemeçte, üretmeden olmuyor.

Hem de üretimin ana girdisi “bilgi” olan bir üretim sürecinden bahsetmek durumundayız.

Gerçekten de bu Covid-19 salgını sonrası ülkeleri, kanımca çok daha farklı ilişkiler düzeni bekleyecek.

* * *

Metropol araştırma şirketi, “Aralık 2021 Türkiye’nin Nabzı” araştırmasında toplumun kurumlara olan güvenini ele almış.

Araştırmanın sonuçlarına göre;

Toplumun/halkın en çok “orduya” güvendiği görülmüş.

Toplumun orduya olan güven değerlendirme derecesi 10 üzerinden 6,7 puan olarak saptanmış.

Orduyu, 6,4 puanla polis teşkilatımız takip etmiş.

Sonrasında, 5,0 puanla Türkiye Büyük Millet Meclisi izlemiş. Burada benim garibe giden, kamuoyu araştırma şirketlerinin, 5,0 puanla diğer resmi kurumların önünde olması idi.

Cumhurbaşkanlığı kurumu halktan 4,9 puan alırken, Diyanet teşkilatı 4,6 puan almış. Liste bu şekilde devam ederken…

Yargı ve mahkemelerin toplumdan aldığı puan 4,1 olmuş. Burada en ilginci ise, medyanın 3,6 ile politikacıların 3,4 ile en son iki sırayı paylaşmalarıydı.

Kaynak: (t24.com.tr)

Yine bir başka araştırma KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ öğretim üyesi Prof. Mustafa Aydın’ın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından sonuçlandırıldı.

Araştırma daha çok ekonomi ağırlıklı bir araştırma. Araştırma sonuçlarına göre, “kendimi ve ailemi geçindiremiyorum” diyenlerin oranı, geçen araştırmaya göre %57,2’ye yükselmiş. “Ekonomik olarak daha kötü durumdayım” diyenlerin oranı da, geçen araştırmaya göre %55,4’e yükselmiş.

Kaynak: (t24.com.tr)

Toplumların siyasetçilere olan güveni gerçekten de yönetme kabiliyeti açısından belirleyici bir faktördür. Gerçekten de ilk paylaştığım araştırma sonucundaki politikacılara olan güvenin yerlerde sürünmesi, hâlen neden siyaset kurumunun ve onun aktörlerinin istenilen politikalar üretemediklerinin ve saygınlıklarının gitgide düşmesinin bir izdüşümüdür.

Siyasetsiz ne ekonomi olur ne de diğer toplumsal ilişkiler adamakıllı düzleminde devam ettirilebilir!

Öyleyse…

Neden bizim ülkemizde siyasetçiye güven bu raddede düşük?     

BELEDİYELER

EKONOMİ