İSLAM DİNİNİN SİYASALLAŞTIRILMASI İLE ŞERİAT VE HİLAFET ÖZLEMLERİ

21.yüzyılda medenî dünyadan uzaklaşmak veya medenî dünyayla olan ilişkilerimizde ülkemize olan bakış açılarını negatife döndürecek ya da bakış açılarını yeniden düzenlemelerine aracılık edecek düşünceler ve açıklamalar içinde olmak…

Türkiye…

Dünya içinde bir yeryüzü parçası olan Anadolu coğrafyasında seküler veya dünyevî değerlerle kurulmuş bir devlettir.

Şimdi, burada, Türkiye’nin hem “anayasal” hem de “yasal” altyapısını ve üstyapısını hercümerç(karmakarışık) etmek, ortaya çıkacak kargaşa ve kaos ortamında daha da alevlenmesi olası ekonomik tablodan ve sosyolojik görünümden, sizce, kimler yararlanır veya böyle bir şeyin oluşması adına ellerini ovuşturarak kimler beklenti içindedir?

Kimi zaman, insanlar, içinde bulundukları dönem ve zamana aykırı düşecek, yani anakronik umut ve hayaller içinde olarak akıllarından geçeni ikrara yöneldiklerinde, acaba nasıl bir tepki ve sonuçla karşılaşacaklarını ümit ediyorlar?

Değerli okuyucular,

Dönemimiz, demokrasinin ve insan hak ve hürriyetlerinin öncüllendiği, seküler hukuk düzeninin, birey(vatandaş)- birey, vatandaş-toplum ve nihayetinde vatandaş-devlet ilişki ve yükümlülük, borç, ödev, vb edimlerini tertipleyerek herhangi bir kargaşaya mahal vermeyecek düzeyde geçerli olduğu bilgi toplumlarının, teknolojik gelişme ve değişmeyle atbaşı gittiği bir post-modern toplum sonrası çağıdır.

Bir bakıyorsunuz…

HİLAFET İSTEMLERİ…

Bir bakıyorsunuz laf aralarında, gizliden gizliye…

ŞERİAT HAYALLERİ VE TALEBİ.

Nasıl ki devletlerin kuruluş ve teşkilatlanmaları bağlamında kırmızıçizgileri vardır…

Anayasası… Tarihteki yerini tartışma götürmeyecek biçimde almış kurucu liderleri… Toplumun manevi ve moral değerleri...

ŞERİAT söylemleri siyasî meydanlarda yeniden ve yine ama bıkmadan usanmadan dillendirilir oldu.

SİYASAL İSLAM…

Modern ulus-devletlerin devlet yapısını ve toplumsal düzenini yıkmak için emperyalizm tarafından kurgulanan, teorik ve entelektüel altyapısı yine emperyalist egemen devletlerce doldurulan, dinî değerle yakından uzaktan ilgisi olmayan, toplumların konvansiyonal olmayan yöntemlerle “zapturapt altına alınması” faaliyetlerinin bir parçasıdır.

Bugün, “Siyasal İslam” olarak kendilerini hem toplum içinde hem de siyaset kurumu içinde kabul gördüren hareketlerin veya politik oluşumların derdi veya hedefleri hiç öyle “ulvi” değil, tamamen dünya ölçeğinde kişisel hırs ve ikbal tabanlıdır. Nasıl ki, dindar insanlar ile “dinci-din bezirgânları insanlar” terazi kefelerinde değerlendirilemez. Kendilerini “Siyasal İslamcılık” ile ifade etmeye çalışanların da derdi zaten “İslam Dini” değil, İslam dini üzerinden siyaset üretme ve politikada hedeflenen dünyevî amaçlara ulaşmaktır.

SİYASAL İSLAM ideolojisi, hiçbir zaman ve biçimde din saikiyle ortaya çıkarak insanların gönüllerine su serpme derdinde olmamıştır. İslamcı gruplar, öncelikle anti-komünizm şiarıyla varlıklarını ispata yönelmiş, toplum içinde yer edinmeye çabalamışlar sonrasında ise yaşadıkları toprağın devletiyle mücadeleye girerek, devletin anayasal dayanağını yerle yeksan ederek, sözde “şeriat düzenini” getireceklerini ama özde ise tamamen dünyevi hırs ve ikbal ve yine insanın nefsine içkin zaafların peşindedir.

SİYASAL İSLAM öğretisi/ideolojisi, adını nasıl tanımlarsak tanımlayalım; bunun İslam ile ilgisi yokken Siyasetle epeyce bir ilgisi olmuş ve olmaya devam etmektedir. Değerli Toktamış ATEŞ hocamız da, bugün gazetesinde yazdığı köşe yazılarında, şeriat isteminin ne kadar yersiz olduğunu, bu talepte olanların Türkiye ölçeğinde bakıldığında %1-2 düzeyini geçemeyeceğini ifade etmesine rağmen… Bugün, her türlü alanda gelişme ve değişimin göz açıp kapayıncaya kadar bir hızda dönüştüğü gerçekliğinde, Türkiye’nin yoğunlaşması gereken mesele bu mu?

Diyanet İşleri Başkanlığı’mız yerinde… Camilerimiz yerinde, Allahaşükür ezanlarımız salalarımız okunmakta… İsteyenin din bilgisi konusunda derinleşmesine engel olacak bir yasa veya uygulama da yok.

O zaman niye bu kavramlar üzerinden siyaset mühendisliği veya toplumsal mühendislik yapıyoruz?  

BELEDİYELER

EKONOMİ