SOSYOLOJİK VE EKO-POLİTİK AŞINMALAR

Toplumsal barış ile huzur ve güvenlik tesis edilemeden, bir ülkede nasıl ortak yaşam sürdürebilinir?
Sokaklarımız cenk meydanı gibi! İnanılır gibi değil, toplumumuzda ne saygı ne sevgi ne de hoşgörü ile merhamet duygularından eser kaldı? Çok acı ve elem veren gelişmelere tanıklık ediyoruz! Irkçı biri değilimdir ama Türk Milletine bazı hasletleri çok yakıştırırım. Kadirşinas olmak, vicdan sahibi olmak, merhametli olmak, hakkaniyet ölçülerinde davranmak… Say say bitmez.

Bakıyorum da…

Ne oluyor bize/bizlere? Ekonomik tablo dibe vururken, vurmuşken, sosyolojik tablonun da irtifa kaybı hem de epeyce hızla devam etmesi. İnsanların ağzındaki cümleler ve yekdiğerinde uyandırdığı irkilme hâli: Bu ülkede adalet kalmadı! E ne olacak herkes kendi adaletini kendi mi dağıtacak? Vallahi bir toplum bazı şeyleri böyle kanıksarsa, kanıksamaya alıştırılırsa, vurdumduymazlık, kayıtsızlık; işte böyle böyle bir toplum veya millet içinden “ağaç kovuğunun oyulması” misali moral değerler ve ahlâki yapı ekseninde sarsılırsa…

Gerçekten de üzüntü verici gelişmeler… Artık şu yaşadığımız günlük adliyelik vakalardan biz Türk toplumu olarak ne zaman “sıyrılacağız”? İnsan canının değeri bu kadar ayaklar altına alınır mı? Gerçekten de narkoz almış gibiyiz! Belki hepsine vakıf olamadığımız yüzlerce insan memleketimizde ve diğer diyarlarda hiç hak etmedikleri bir biçimde yaşamdan ayrılıyor; ama cinayete kurban giderek(katledilerek) ama kazalarda… Bakıyorum da toplu taşıma araçlarında olsun diğer ortak yaşam yerlerinde olsun, yabancı düşmanlığı, ırkçılık olarak değerlendirilebilecek davranışları da sergilemekten kaçınmıyoruz. Tabii burada sıkıntı kin ve nefret üretimi. İnsanlarımızın kin ve nefret duygusunun tuzağına düşmeleri/çekilmeleri… Yine bakıyorsunuz, sokaklar, yürürken ortaklaşa bulunduğumuz caddeler “mutsuz insan” siluetleriyle dolu. Neden? Ekonomi diyecekler… Tamam da işte bazı şeyler böyle sürgit devam ettirilemez! Devlet neden vardır? Siyaset kurumunun aktörleri, gazetecilerin ve medyanın gördüğü bu sosyolojik tabloyu müşahede etmiyorlar mı? Her şeyi neden Cumhurbaşkanından bekliyorlar? Burada siyasî iktidarın sahadaki politikacılarına da büyük görev düşmekte. Gerçekten de Türkiye’de gözle görülür bir sosyolojik ve eko-politik irtifa kaybı var, hem de Türkiye Yüzyılının müjdelendiği bir zaman diliminde.  

BELEDİYELER

EKONOMİ