YENİ ANAYASA; OLMAK YA DA OLMAMAK?

ANAYASA…

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ…

ARABA SEVDASINA döndü.

2 Mayıs günü, AK Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel bir araya gelecek. Sanırım, ülke meseleleri ele alınacak. Bu arada “yeni anayasa” hususu da ele alınacaktır.

Türkiye’de yeni anayasa yapma “arzusu” zaten yıllardır ağzımızda bir türkü olduk çıktı. Ama gerekli adımlar her nedense “ivedilikle” atılamıyor. Görünen bu görüşme ve ertesinde de yapılacak, eğer yapılabilirse anayasa görüşmelerinde de, ben olumlu yönde adımların atılacağına pek ihtimal vermiyorum.

Anayasayla ilgili birkaç kelam etmeden önce, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e olan bakış açısını irdelemek istiyorum. Gerçekten de bazen bu sol kesimleri, sol mahalleyi anlamakta zorlanıyorum. Daha Özgür Özel Genel Başkanlık koltuğuna oturalı ne kadar olmuş ki, Sayın Özel üzerinden “siyasal ömürler” biçmeler, efendim Sayın Erdoğan’ın ayağına gitmemesi gerekirmiş, ne bileyim tavır koyması gerekirmiş. Ve benzeri türden gönül koymalar ya da kendilerinin istediği şeylerin oluşmasını arzu etmeler ve yine CHP’NİN o hiç değişmeyen “politbüro” örgütü ve mensuplarını zapturapt altına alma isteği.

Değerli okuyucular…

CHP’NİN Genel Başkanı Özgür Özel’dir. Ekrem İMAMOĞLU İBB Başkanı, yine Mansur YAVAŞ da ABB Başkanı olup, 5 seneliğine seçildikleri kentlerin hizmetlerinden sorumludurlar. Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde böyle bahsettiğim türden politbüro ayak oyunlarının kesinlikle CHP’NİN ne parti tüzel kişiliğine ne de bahsi geçen siyasetçilerine faydası vardır veya olabilir. Bu tipteki parti içi çekişmeler daha çok Sayın Deniz Baykal döneminde olurdu. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu işbaşına geldiğinde, bir nebzede olsa bu yöndeki köklü partimizin enerjisini ve dinginliğini yiyip bitiren, hedefine kanalize olamayan bu bitmez tükenmez hadiselere ve dolapbeygirliklerine son verdi. Benim anlamadığım, Sayın Özel’e neden biraz zaman vermekte bu kadar cimri toplum, özellikle sol mahalle anlaşılır gibi değil!

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN teknik kısmına geldiğimizde…

82 ANAYASASININ ilgili maddesine göre(madde 175);

“Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, bu maddedeki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir. Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.

Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmi Gazetede yayımlanır.

Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmi Gazetede yayımlanır. ///”

 

Son seçimlere göre;

Meclis içindeki AK Parti milletvekili sayısı: 265
Meclis içindeki MHP milletvekili sayısı: 50
Meclis içindeki CHP milletvekili sayısı: 126

Son tahlilde, CUMHUR İTTİFAKININ milletvekili sayısı, yapılabilecek bir ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ KANUN TEKLİFİNİ meclisten geçirmeye yetmiyor.

Bu bağlamda, meclis içindeki partiler ile görüşmeler yapılacak.

Umarım, bu, bir aralar yapılan “istikşafi” görüşmelerine benzemez.

Nitekim sonuç alınamamıştı.

Ama… Müzakere etmek, diyalog kapılarını açık tutmak, diyalog içinde olmak, istişare etmek…

Bu saydıklarımızın bizim kültürümüzdeki yeri çok ayrıdır.   

BELEDİYELER

EKONOMİ